Makale İçeriği
Kişilik
İnsan bireyi bir kişilikle dünyaya gelmez; hiç kimsenin doğduğu sırada bir kişiliği yoktur. Kişilik bireyin yaşama süreci içinde ortaya çıkar ve gelişir. Bu oluşuma etkili ve birbiriyle ilişkili değişik güçler bulunmaktadır. Örneğin, içinde doğulan kültür ortamı, gelenekler, coğrafi ortam, eğitim, çağın koşulları ve bireyin varlık yapısı, vb gibi. Kişilik bütün bu koşullar içindeki bireyin etkilenimleri, tavırları, değişik tutumları, karşı çıkış veya kabullenişleri, akıl yürütmeleri, duygulanımları, kısacası yaşaması ile somutlaşır.
Kişiliğin mutlaka olumlu çizgide gelişmiş olması gerekmez. Çarpık, bozuk, hasta, aykırı, yetkin, aşkın kişilikler bulunabilir. Birey kendi kişiliğini kimi düşünceler, anlayışlar, dünya görüşleri uyarınca bulduğu yerden alıp, yeniden biçimlendirebilir.
Kişilik devinimseldir; gelişir, gelişmesi önemlidir. Gelişmeyen kişilik, bozulmaya; bağnazlaşma, tutuculuk hatta bağnazlık gibi durumlara açıktır. Gelişmeyen kişilik, gelişmesi durdurulmuş kişiliktir.
Kişilik ya da kişi olmak “Ben” olmaktır. “Ben” olmak bireyin diğer insanlardan kendisini ayırması, belirgin kılmasıdır. ”Ben olmak” aynı zamanda “ben olmayanlar” ın da varlığını gerektirir.
Kimlik
Kimlik bireyin kendisini diğerlerinden ayırma çizgisinde ortaya çıkar. Kimlik, bireyin kendisini bir ulus, bir inanış, bir yaşama anlayışı, bir dünya görüşü, vb ile belirlemesi ya da kişiliğini bunlardan biri veya birkaçı ile pekiştirmesidir. Örneğin, “ben Türküm”, “ben hümanistim”, “ben Fenerbahçeliyim”, vb sözler birer “kimlik ifadesi”dir ve bireyin kendisini, yaşamasını bir alanla bütünleştirmesini gösterirler.
Her “kimlik ifadesi” bir belirlemedir ve bir kimliğin, bir başka kimlikten ayrılığını, karşı karşıya gelmesini gösterirler. Kişilikler kimlik ifadeleri bağlamında karşı karşıya geldiklerinde, bir gerilimin doğması olağandır.
Çatışma
Kişilikler arasında olduğu gibi kimlikler arasında da söz konusudur. Çünkü her ikisi de bir saptama ve bir dışlamadır. “Ben benim” diyen birinin karşısında “ben de benim” diyen biri bulunduğunda ki bu olağandır, iki iradenin karşı karşıya olma durumu ortaya çıkar. Burada çatışmanın olanağı bulunmaktadır.
Kimlikler arası çatışma ise belli anlayış, görüş ya da sembollerle pekişmiş kişilikler arasında söz konusudur. Bu gruplar arasındaki çatışmalardan, devletlerarası çatışmalar hatta savaşa değin uzanır.
Uyum
Ne kişiliklerin, ne de kimliklerin kendi başlarına uzun süreli bir uyumu söz konusu değildir. Uyumlu birlikteliği ancak bir üst-kimlik sağlayabilir. Bunun için üst-kimliklerin ve üst-kimlik ifadelerinin bulunması gerekmektedir. Böylece kişilikler daha geniş kapsamlı bir kimlik ortamında biçimlenecektir.
Üst-kimlik ifadeleri yerel, yöresel kuşatımlı olabilirler, fakat bütün düşünüldüğü zaman tüm insanları kuşatacak ya da bütün insanlara özgü olacak kuşatıma sahip olması gerekmektedir. Öte yandan bu üst-kimlik ifadelerinin tüm insanların ortak payı ve paylaşımının bulunması önemlidir.
Bir üst-kimlik ifadesi olarak spor
Spor günlük yaşama değildir. Spor bir sembolik yaşamadır ve olağan, günlük yaşamanın üzerinde gerçekleşir. Diğer yandan gerek bir spor dalının kural ve ilkeleri, gerekse de spor etkinliğinin içerdiği değerler tüm insanlara özgü bir eylem-değer alanı ortaya koymaktadırlar. Bu alan spora özgü bir üst-kimlik ifadesidir. Kuşkusuz ki, spor insanların yaşamasındaki biricik üst-kimlik ifadesi değildir, fakat bunların en etkin, etkili, yaygın ve kuşatıcı olanıdır.
Sporun bireyin gerek kişilik gelişiminde, gerekse de kimlik bakımından evrensel boyutlardaki değerlere ve yaşama anlayışına ulaşmasında büyük işlevi buradadır.
Universiade
Dünyamızda üst-kimlik ifadesine öncelikle ve önemle en çok ihtiyaç duyan kesim üniversitelerdir. Gençliğini evrensel boyutlardaki değerlerle yetiştiren toplumlar, yüksek değerlerle yaşamaya başlamış toplumlardır. Tek tek bireylerin, kişiliklerin, toplumların ve dünyamızın ihtiyacı olan da böyle bir yüksek yaşamadır. Universiade bu bakımdan bütün uluslara ve geleceğe bir çağrıdır.