P-17: Profesyonel Futbolcuda Proksimal Tibiofibular Sindesmoz Yaralanması
Nevzad Denerel1, Erdem Kaan2
1Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi, Spor Hekimliği, Lefkoşa, KKTC
2Dr. Ersin Arslan Devlet Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji, Gaziantep, Türkiye
Öz
GİRİŞ: Tibia ve fibulayı birbirine bağlayan, interosseöz membran ve anterior, posterior tibiofibular bağlardan oluşan fibröz yapı "tibiofibular sindesmoz" olarak adlandırılır. Sindesmoz yaralanması dendiğinde genellikle, ayak bileği inversiyon torsiyonu sonrası meydana gelen üst ayak bileği yaralanmaları akla gelir. Literatür incelendiğinde tibiofibular dislokasyon olmaksızın proksimal sindesmoz bağ yaralanmasının oldukça ender rastlanan bir durum olduğu görülmektedir. Burada, Türkiye Süper Liginde mücadele eden profesyonel bir futbol oyuncusunda meydana gelmiş proksimal sindesmoz yaralanması sunulmaktadır.
OLGU: 26 yaşında erkek futbol oyuncusu, maç sırasında rakibinin yaptığı müdahale sonucu oyuna devam edememiştir. İlk muayene neticesinde menisküs ve bağ testlerinin normal olduğu gözlenmiş ancak fibula başı düzeyinde ödem, palpasyon ile ağrı ve perküsyon ile tinel bulgusu saptanmıştır. Ayrıca fibula başının mobilitesinde artış olduğu gözlenmiştir. Sırasıyla bilateral diz grafisi, EMG, BT ve diz MRG tetkikleri yapılmıştır. EMG sonucunun normal olması ile superfisyal peroneal sinir yaralanması ekarte edilmiş olup görüntüleme tetkikleri neticesinde sol fibula başının sağa kıyasla posterolaterale deviye olduğu ancak disloke olmadığı, interosseöz membranda intensite değişiklikleri olduğu rapor edilmiştir. Sporcuya, fizik muayene ve radyolojik görüntüleme tetkikleri sonucunda "Proksimal Sindesmoz Sprain Evre-2" tanısı koyulmuş ve 4-6 hafta iyileşme süresi öngörülmüştür. Sporcu, rehabilitasyon süreci neticesinde 30 gün sonra takımla birlikte çalışmaya başlamıştır.
TARTIŞMA: Klasik ortopedi ve spor hekimliği ders kitaplarında Proksimal tibiofibular eklem (PTFE) yaralanmalarını açıklayacak spesifik klinik test ve radyolojik belirtilerle ilgili bilgi olmadığı görülmektedir. Bu nedenle oldukça ender görülen PTFE yaralanmaları, bilgi ve deneyim eksikliği ile birleşince sıklıkla gözden kaçabilmektedir. Proksimal sindesmoz yaralanması ise daha da nadir görülmekte ve bu nedenle klinik olarak şüphe duyulmadığı için teşhis ve tedavide zorluklar yaşanmaktadır. Literatürde PTFE yaralanmaları incelendiğinde, bu vaka dislokasyon olmaksızın sindesmoz yaralanmasına değinen iki olgudan biridir.
SONUÇ: Proksimal sindesmoz yaralanması ile ilgili daha geniş serilerle yapılacak çalışmalar, hekimlerin bilgi ve deneyim eksikliğini gidermesine yardımcı olacak, ayrıca tedavide izlenecek yolun belirlenmesi ve daha kısa sürede, daha efektif yanıt alınmasını sağlayacaktır.